Tag Archives: göteborg kalacak yer
Gallery

Göteborg-201

6 Dec

Erasmus’la Göteborg’a gitmek pek sık rastlanan bir durum değil, evet. Sebebini hatırlamamakla birlikte Göteborg Üniversitesini ilk tercihime yazarak 4 aylık İskandinavya maceramı başlatmış oldum. Bu yazıda bahsedeceğim yerleri 4 aylık bir süreç içerisinde değişik zamanlarda gezdiğim ve gördüğüm için günlük programlardan oluşan bir tur rehberi gibi anlatamayabilirim ama bu küçük ve sevimli şehrin bende bıraktığı izlenimleri, görmekten, bulunmaktan mutluluk duyduğum yerleri aktarmaya çalışacağım. Başlamadan söylemek istiyorum ki her ne kadar tesadüfî bir şekilde verilmiş olsa da kararımdan hiç pişman olmadım =) (havalar soğuyup da günler iyice kısalınca şansını biraz zorlamıştı ama)

Neresi burası?

Göteborg İsveç’in güneybatısında Kuzey Denizi kıyısında yer alıyor.  Stokholm’den sonra İsveç’in ikinci büyük şehri.  Büyük falan olduğuna bakmayın şehir merkezinin 500.000 civarında bir nüfusu var ve şehir genel olarak, huzurlu olma konusunda Ege’deki bir sahil kasabasıyla yarışabilecek nitelikte =) Eğer daha önce Amsterdam’da bulunma imkânı bulduysanız, aralarındaki benzerlik çok kısa sürede dikkatinizi çekecek. Çünkü 1621 yılında İsveç kralı Gustav Adolf şehri kurduktan sonra, şehir planlaması Hollandalılar tarafından yapılmış. Uzun caddeler, kanallar ve hatta evlerin mimarisinde Amsterdam’dan bir şeyler bulmak mümkün. Ama açıkça söylemek gerekirse Amsterdam’a kıyasla Göteborg tam bir iyi aile kenti denebilir. =) Bırakın coffee shopları, İsveç alkol temini konusunda bile oldukça titiz. Detaylara ineceğim gece hayatından bahsederken yine, bekleyin =)

Tarihi olarak baktığımızda Göteborg bir liman kenti olarak İsveç için ciddi önem taşıyor çünkü tabir-i caizse ülkenin dünyaya açılan kapısı olmuş ve İsveç’i Avrupa’yla ve dünyanın Kuzey Avrupa kadar şanslı olmayan diğer bölgelerinden gelen hammaddeyle buluşturmuş. Her ne kadar yemyeşil görüntüsüyle insanı yanıltsa da, aslında bu topraklar tarımsal olarak pek verimli sayılmaz. Sadece balıkçılıkla da bu kadar zengin olunmayacağı çok açık =) Ticaret falan derken sanayi de almış başını gitmiş ve bu sayede daha 19.yüzyılda, Göteborg modern, sanayileşmiş bir şehir olarak tarih sahnesinde yerini almış.

Hadi artık ama nereleri gezip göreceğiz diyenler için şimdi başlıyoruz =)

Nasıl ulaşmalı, hadi ulaştık, nasıl gezmeli?

Şehirde Gothenburg Landvetter Airport ve Gothenburg City Airport olmak üzere 2 tanehavaalanı var. Ben sadece Landvetter’ı kullandım. Şehir merkezine 25 km mesafede olmasına ve on tane çanta taşıyor olmama rağmen şehir merkezine transfer konusunda hiç zorluk çekmedim.  Çünkü kapıdan çıkar çıkmaz karşınıza şehre giden özel otobüsler çıkıyor. Son durak Central Station ama ondan önce de birkaç önemli merkezde duruyor. Nakit para almıyorlar dikkat etmek gerek. Ödemenizi otobüsün içinde kredi kartıyla yapabilir veya biletinizi havaalanının içinden alabilirsiniz. Bildiğim kadarıyla bu otobüsün dışında şehre giden başka bir toplu taşıma aracı yok. Her ne kadar otobüs bileti biraz tuzlu olsa da, masrafları şirket falan karşılamıyorsa taksiye hiç bulaşmayı derim. Oldukça pahalı.Küçük bir şehir olduğu için yürüyerek gezmek mümkün olmakla birlikte,kendine güvenenler için bisiklet de bir seçenek olabilir =) Diğer kuzey Avrupa şehirlerinde olduğu gibi, çok şaşırtıcı olmayarak söyleyebilirim ki hemen hemen her yerde ayrı bir bisiklet yolu var. Bunun yanı sıra 11 farklı ağ ile Göteborg tam anlamıyla tramvay yollarıyla örülmüş vaziyette. Bu nedenle uzun yürüyüşlerden hazzetmeyenlere ve/veya seyahat etmek için kışın ortasını tercih edenlere şiddetle bir toplu taşıma kartı edinmelerini tavsiye ediyorum. Västtrafik oranın İETT’si desem belki kartı edinmenizi biraz kolaylaştırabilirim. Bu kartla otobüse, tramvaya, feribota her şeye binebiliyorsunuz ve bilet kontrolüne yakalanma korkusu olmadan rahatça geziyorsunuz. =)

Tram Network

Kart almaya üşenirseniz tramvayların içinde bilet makineleri da var ama tabi böyle biraz daha pahalıya geliyor.  Göteborg İskandinavya’nın en gelişmiş tramvay ağına sahip. Şehir tramvayıyla meşhur desem yalan olmaz =) Tramvaylar genellikle mavili beyazlı ve oldukça eski, vatmanların da çoğu kadın ve neredeyse kadın-erkek hepsi genç. Bıyıklı şoför amcalara alışık olduğumuz için ilk başta bu kadar presentable bir vatman kitlesiyle karşılaşmak biraz şaşırtabiliyor =)

Kanal turu (Paddan Boat Tour) yapmak da şehri gezmek için bir seçenek olabilir. Ancak sezonuna dikkat etmek gerek çünkü kışın ve sonbaharda yapılmıyor. Tur sırasında birkaç kez çok alçak köprülerin altından geçiyorsunuz ve rehberin uyarısıyla herkes koltuğunun altına giriyor, komik görüntüler ortaya çıkıyor =)  Tura çıkarken yanınıza kalın kıyafetler, bere veya kulaklık almanızda fayda var, mevsim ne olursa olsun rüzgarlı olabilir, İskandinavya’da olduğumuzu unutmamak gerek  =)

Nereleri gezmeden olmaz?

Poseidon

Göteborg’u gezmeye Göteplatsen meydanından başlamak iyi bir fikir olabilir. Bu meydanda Poseidon heykeli,  Sanat Müzesi, konser salonu ve şehir tiyatrosu gibi birçok önemli yapı bulunuyor. Poseidon Göteborg’un simgesi olarak kabul edilen bir heykel. Elinde tuttuğu balık sayesinde yaz aylarında bir fıskiye işlevi de görebiliyor =) Ne de olsa Poseidon Yunan mitolojisine göre deniz tanrısı. Ancak şehrin simgesi falan da olsa, zavallı Poseidoncuk heybetli görüntüsüyle çelişen penis boyu nedeniyle zaman zaman alkolü fazla kaçırmış Erasmus gençliğinin dalga konusu olmaktan da kendini kurtaramıyor. =) Bu meydandaki sanat müzesi Göteborg’da ziyaret ettiğim birkaç müzeden bir tanesi. Haftanın bazı günleri ücretsiz girilebiliyor, yakalayabilirseniz girin bir bakın derim. Ama müzenin içindekiler kadar dışındaki merdivenlere oturup neredeyse Poseidon’la aynı yerden Göteborg’u uzaktan izlemek de oldukça keyifli. Eğer vaktiniz de varsa bir şişe şarap birkaç arkadaşla bu aktivite iyice tadından yenmez bir hale de getirilebilir  =)

Poseidon’un önünde çekilen birkaç resimden sonra Göteplatsen meydanıyla başlayan, Göteborg’un en meşhur caddesi Aveyn’de bir yürüyüş yapılabilir. Bu cadde boyunca bir çok cafe, pub, gece kulübü, restoran ve dükkân bulunuyor. Çok fonksiyonlu bir cadde =) Kısa bir yürüyüşün ardından şehrin asıl merkezi sayılan Brunsparken’e varılıyor. Burada neredeyse bütün tramvay ve otobüs hatları kesişiyor. Kaybolduysanız bir şekilde Brunsparken’e varmaya çalışın, gerisi gelir =)

Merkeze vardıktan sonra sağ tarafta şehrin kurucusu olan Gustav II Adolf heykeli göze çarpıyor. Gustav Adolf Göteborglular için milli bir kahraman gibi, ölüm günü olan 6 Kasım’da kahramanlarını üzerinde resmi basılmış olan çikolataları yiyerek anıyorlar, sanırım bu tarihi bir figürü anmanın en zararsız, en tatlı yolu olabilir =) Heykelin hemen arkasında beyaz sevimli bir yapı olan belediye binası görülüyor. Biraz ilerde de her daim ücretsiz girebildiğiniz Göteborg City Museum bulunuyor. Müze binası olarak geçmişi 17. Yüzyıla dayanan Doğu Hindistan Şirketinin binası kullanılıyor. Hayatınızda gördüğünüz en güzel beş müze listesine giremeyeceği çok açık ama vaktiniz varsa gezmek yine de enteresan olabilir. Müze Göteborg’un ekonomik, sosyal ve kültürel geçmişine dair bilgi veriyor ve ilgilenenler için içinde eski bir Viking gemisinin kalıntıları da bulunuyor. Herhangi bir ücret talep etmedikleri için ben hiç tereddüt etmeden gezmiştim. =) Müzenin hemen yanında Göteborg’da ki az sayıda kiliseden bir tanesi olan Christinae Church (German Church) bulunuyor. Hazır sırası gelmişken söylemek gerekirse İsveç’in genelinde olduğu gibi Göteborg’da da dinin etkisini çok az görüyorsunuz, İsveç Lüteryan kilisesine bağlı olduğu için kilise sayısı Katolik Avrupa ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar az ve de doğal olarak bu kiliseler çok sade bir mimariye sahip. Yine de ben gezdiğim birkaç tanesinin ismini birazdan vereceğim, tamamen gösterişsiz yerler olsa da bence İskandinav ülkelerindeki din anlayışının somutlaşmış göstergeleri oldukları için turistik olarak da görmeye değer =)

Devamı için ->